Hayat, bir zamanlar evimizin avlusuydu. Sokaktan bir duvar ve bir kapıyla ayrıldı da hayat, bahçeden ayrılması için ne duvara gerek vardı, ne kapıya. Hayat ile bahçe arasındaki sınırı zeminin niteliği çizerse çizerdi. Belki de sınır denebilecek bir çizgi yoktu. Çünkü sebzeler ve ağaçların çoğu,bahçede idiyse de güller, çiçekler ve bir dut ağacı hayatın içinde idi. Başlangıçta sert toprak olan hayatın zeminine ne zaman beton döküldüğünü hatırlamıyorum. Fakat betonun dut ağacı ve çiçeklerin alanına tecavüz etmediği, bir de gerektikçe onarımdan geçtiğini hatırlıyorum.