Şiir Konuşur
“Yahya Kemal’e ve bana, yaşadığımız yıllar ölçüsünde de olsa büyük şair denmesi, kendi payıma yüzümü kızarttı. (…) Ben kendimi hiçbir zaman büyük şair filân saymadım, çok şükür, bazı işlerde aklım gayet başımdadır, ben kendimi, bu büyük şairlik bahsinde, daima yapabileceğimin ancak yarısını yapabilmiş yarım bir şair olarak görürüm.” Bu satırları, “Âkif büyük şair, inanmış adam” diyen, “Ben Deniz Kızı Eftalya değilim” diyerek davetleri tepen Nâzım Hikmet, kendini Nâzım Hikmet’in yerine koyarak onun şiirinden “büyük şair” ifadesini çıkaran Memet Fuat’a, cezaevinden yazıyor. Bilindiği gibi o Büyük Şairin eseri de şu mısralarla açılıyor: “Şiir için ‘gözyaşı’ derler; onu bilmem, yalnız, / Aczimin giryesidir bence bütün âsârım! / Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; / Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizârım!”
Of Hay Haak!
Önceki sayılara kıyasla daha çok şiir yayımladık bu sayıda. Keyfiyet yerine kemiyete inanıyor olduğumuzdan değil, şiire daha çok yer ayırmak ihtiyacı duyduğumuzdan böyle yaptık. Bu sayımızı postmodernizm ile modernizm arasındaki ilişkiyi, gerilimi ve bunun şiirimiz üzerindeki etkilerini konuşmaya ayırdık. “Şiir ve teori el eledir” kanaatindeyiz.
Gelgelelim, şiir üzerine düşünmenin, teorik yazılar yazmanın küçümsendiği günlere geldik. Mevcut şiir anlayışından yola çıkarak şiir yazmanın kendisine yetmediğini düşünen şairin çabalarının boşa çıkmasını ümit edenleri görüyoruz. Buna karşılık bazı kimseler artık şiir yazmanın değil, yazmamanın soylu bir tavır sayılması gerektiğine inanıyor. Bazıları da yeni diye önümüze sürülenlerin geçmiştekilerin tekrarından başka bir şey olmadığını söylüyor. Şiir üzerine düşünmek, yeniyi arayıp bulmak ve bunu yaparken de şiirin meseleleriyle insanın meseleleri arasında bağ kurmak herkese nasip olmaz deniyor. Öte yandan eski şiir anlayışlarının esiri olup da şiir için özgürlük talep edenler de yok değil.
Sağlıklı bir ortamda şairin gelenekle, devletle, kültürün yozlaşmış değerleriyle ilişkisini sorgulayanlar ile şiirimizi yenileyecek bir duyarlığa destek verenlerin aynı kişiler olması gerekirdi. Oysa o çok katlı şairler evreninde (!) bunun tam tersi bir manzarayla karşılaşıyoruz. Herkesten çok, bu tür eleştirileri getirenlerin egemen söylemi desteklediğini, kültüre ve geleneğe teslim olduğunu görüyoruz.
Bugün, yazılanın şiir olup olmadığı bile tartışılmadan, yayımladığı birkaç şiirle genç yetenek diye önümüze sürülenler, birbirinin tekrarı üç beş kitapla önemli şair sayılanlar var. Kendi dönemine herhangi bir etkisi olmayanlar bugün iyi şair olarak anılabiliyor. Başkalarını överek bir yere gelenler de başkalarını yererek bir konum elde edenler de aynı edebi iklimde soluklanıyor. Kimileri de yılların birikimini, bir kalemde silip atabileceğini sanıyor. Türk şiirinin önünü açacak cesarete sahip şairler sıradan isimlerle birlikte anılıyor, şiire asıl istikametini kazandıran avangart dergiler, amatör ya da taşra dergisi kategorisine sokularak etkisizleştirilmeye çalışılıyor. “Kafanızı koparırım” ya da “kalemini elinden alırım” diyenler bile çıkıyor. Bir yanda dergilerin kapaklarına atıp tutanlar, diğer yanda dergilerinin arka kapakları yetmediği için, yazıların arasına tam sayfa reklâm alıp bize ahlâk dersi vermeye kalkanlar var. Gerçek okuyucunun azınlıkta kaldığı, şiirden çok genel geçer şeylerin konuşulduğu bir ortamda herkes iyi, önemli ya da büyük şair. Bu yüzden, sıradan okuyucuyla haşır neşir olanlar, kendilerinin pek bir farklı olduğunu düşünüyor.
Sıradan okuyucunun değil, sağlam şiirin peşinde olan Karagöz’ün, böyle kimselerle bir alıp veremediğinin olmadığı artık anlaşılmış olsa gerekir. Yazdıklarımızın Türk şiirine denk olduğunu düşünecek kadar da ipin ucunu kaçırmadık. Köşe kapmaca oynamıyoruz. Kimsenin yerinde gözümüz yok. Bizi beğenmeyenlere lâf yetiştirmeye ne yerimiz ne de zamanımız müsait. Biz, herkesin profilden şair göründüğü bir ortama karşı, şiirin konuştuğuna inanıyoruz. Zira kim ne derse desin biliyoruz ki: “Çalışan kazanır, elması kızarır.”
Her ne kadar sürç-lisân ettikse aff ola!
Bizden bu seferlik bu kadar...
Hu, hu… Beberuhi uyudun mu?
Dada çıkcakmış yahu duydun mu?
Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı
KARAGÖZ