Parla Türk Şiiri Parla
Tanrım birdir diyenlerin bile tanrısı olan şey ne
Şişt anarşist, çok ölme, diril biraz yol yordam bil
Akıl öl, kalabalık çürü çürü çürü, aynı yöne
Körlüğe methiyelerin nerde, titrini alırlar elinden adamın, aklını
Baht yere çök, çök diyorum lânet şey, çök çök çök
Bahtın bu senin hiç uğraşma o tepe aşılmaz "grav grav"
Ellerin havada kalsın fakat kıpırda
Lâlettayin bakıyorsun güneşe, bak
Uyuşuk ve melez ve konfor dolu âlemler himmet ey efendi baba
Var git yüz sür aman dile adam ol adam öl, anarşist ölme biraz diril
Anarşist ağlama gözlerin sil
Of Hay Hak!
Ne anlar câhil-i nâdân olan sırr-ı muammâdan
Bakar zâhir gözüyle sanki mir'ât-i mücelladır
Şiirden bahsetmek gittikçe zorlaşıyor. Çünkü şiir algı ve tanımı değişiyor. Sıradan işler şiir tanımını ele geçiriyor. Günümüze değin modern şiir sürecinde sıradan işler bugünkü kadar etkinleşmemişti. Şiirimiz her döneminde güçlü kaynaklar etrafında doğru adımları atmayı başarmış bir şiirdir. Karagöz'ü bu şartlar içinde 1.000.000 satan bir dergi mantığıyla çıkarıyoruz. Genel kabulü kabul etmiyoruz. En düzgün ruhu en anarşist ruhlarda arıyoruz. Sizi hizaya girmemeye çağırıyoruz. Of Hay Hak!
Perde Gazelimiz Serkan Işın'ın görsel şiiriyle açılıyor. Bu sayımızın şairleri Emre Öztürk, Bülent Keçeli (2 şiir), Atakan Yavuz, Rafet Arslan, Murat Çelik, İrfan Dağ, Özgür Ballı, İdris Ekinci, Vural Kaya, Enes Özel ve Yunus Emre Altuntaş.
Karagöz'ün birinci faslında Osman Özbahçe'nin şiirde insan meselesine yoğunlaşan yazısı var. "Şiir İnsan Sanat" başlıklı yazısında Özbahçe, şiirin insansızlaştırılmasına karşı çıkıyor. Modern sanat bağlamı içinde şiirde insan meselesini genç şairlerimizden Evren Kuçlu ve Vural Kaya'nın şiirleriyle tartışıyor.
Ara Fasılda Necip Tosun, Mevlâna'nın eşsiz eseri Mesnevi'nin kültür hayatımızı, sanat ve edebiyatımızı derinden etkileyen yapısını ortaya çıkarıyor. Hikâye sanatı açısından Mesnevi'nin değeri üzerinde duran Tosun, eserin anlatım tekniklerini, hikâye poetikasını açığa çıkardığı kadar, aynı zamanda mükemmel bir Mesnevi çözümlemesi yapıyor. Unutulmaz bir kaynağı modern hikâyecinin gündemine taşıyor.
İkinci faslımız beş yazıdan oluşuyor. Atakan Yavuz, "Sanatın Yüzyıllık Tarihi" başlığı altında son derece önemli bir eseri yazdı: Sanat ve Kuram / 1900-2000 Değişen Fikirler Antolojisi.
İdris Ekinci, "Dörtlü Yüzleşme" başlıklı yazısında Rita Felski'den hareketle edebiyat ne işe yarar sorusunu soruyor. Edebiyat eseriyle okuyucu ilişkisini ideolojik işleve indirgemeye karşı çıkan Felski, okurun edebiyat eseriyle karşılaşmasını dört aşamada ele alıyor: Tanıma, Büyülenme, Bilgi ve Şok.
Rafet Arslan, Karagöz'ün 13. sayısında yayımlanan Philip K. Dick yazısından sonra, ünlü bilimkurgu yazarı Philip K. Dick'in romanlarına bütüncül bir yaklaşım çerçevesinde yazarın temel kavramlarına, düşünce dünyasına eğilen yeni bir yazı yazdı. Philip K. Dick'in Türkçeye çevrilen eserleri indeksi hazırladı.
Musab Kırca, psikoloji temelli yazılarına devam ediyor. "Psikoloji Eliyle Ehlileştirme Nasıl Olur?" başlıklı yazısında modern bilimin insanları yola getirme yöntemleri üzerinde duruyor.
Türk şiirinin temel sorunlarından birisi şiirimizin büyük ustalarının bile bütün şiirlerine sahip olamayışımızdır. Yusuf Turan Günaydın Necip Fazıl'ın kitaplarına almadığı şiirlerinden iki tanesini daha gün yüzüne çıkarıyor.
Temaşa bölümünde dört hikâye bulacaksınız. Günümüz genç hikâyecilerinden Şafak Çelik, Müzeyyen Çelik, Doğukan İşler, Mustafa Çiftçi ve Yılmaz Yılmaz Karagöz'de hikâyelerini sizlerle buluşturmaya devam ediyor.
Ara Fasıl Suvare ve Matinede iki yazımız var. Yavuz Altınışık sinema yazılarında iyice ustalaşan kalemiyle Tepenin Ardı'nı değerlendiriyor. Ensar Çınar sinemada en kötüler olgusuna eğiliyor.
Bizden bu seferlik de bu kadar.
İndim dere beklerim
Fındık dalı eklerim
Yedi yıldır çalıştım
Vah benim emeklerim
Şikeste beste ma'zûr! Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola! İnşallah gelecek sayıda yakanı kancaklarım Hacı Cavcav.
KARAGÖZ