Kara Kuzum Kara Kuz
Ûdebâ doğrusu pek çok, kimi görsen Şair.
Yalınız, şi’rine mevzû iki şeyden biridir:
Koca millet! Edebiyyâtı ya oğlan, ya karı...
Nefs-i emmâre hizâsında henüz duyguları!
Of hay Hak!
Huzûr-i hâzıran cem’iyyet-i irfân, vakt-i safâ-yı merdân ve bizi temaşâya tenezzül buyuran huzzâr- kirâm...
Efendim, demem o deme değil, benim gönlümün sürûru, gözümün nûru, ömrümün hâsılı Karagözüm acaba nerede ola?
Çobanı berk tut kurtlar öküştür
İşit bundan kara kuzum kara kuz
Gel Karagözüm otur biraz söyleşelim,
Ben hiç böyle tuhaf hindi görmedim.
Karagöz, ilk sayısından itibaren, Türk şiirinin bütün birikimini dikkate alarak, şiirimizin bugününü sorgulamaya, araştırmaya, anlamaya ve desteklemeye yönelmiştir. Bu anlamda öğreten olduğu kadar öğrenen bir dergi olmaya da gayret etmiştir. Öte yandan bu dergide ele alınan her konu, bugün şiir üzerine ciddi anlamda kafa yoran herkesin üzerinde düşünmesi, tartışması ve yeri geldiğinde yazarak müdahil olması gereken meseleleri kapsamaktadır. Bu çerçevede, Karagöz’ün her sayısı günümüz şiirine bir tekliftir.
Karagöz, kolay, içi boş, manipüle edilmeye müsait gündemler peşinden koşmuyor. Aksine, şiire açılım kazandıracak, şiirde atılım sağlayacak her ne varsa ona destek çıkmayı ve sayfalarını ayırmayı ilk ödevi sayıyor.
Bu sayımızı şiir ve millet bahsine ayırdık. Zira bize göre, Türk şiirinin temel meselelerinden birisi, millet bağı şeklinde ifade edebileceğimiz şiirin milleti temsil sorunudur. Şiirin, yaşanan hayatı ve yaşayan insanı ifade sorununu da kapsayan bu başlık, sizleri şiirimizin milletiyle ilişkisi üzerinde düşünmeye çağırmaktadır. Bu başlık, şiirimizin modernleşme sürecini, bu süreçte yaşadığı değişiklikleri gündemine aldığı gibi, şiirimizin son zamanlarda içine düştüğü güçsüzlüğü de tartışmaya açmaktadır.
Hakan Şarkdemir, “Milletin İlliyeti Milliyetin İlleti” başlıklı yazısında millet kavramını inceledi. Kavramın kökenini, hangi zeminler üzerinde temellendirildiğini ortaya koymaya çalıştı. Uzun okumalar sonucu yazılmış emek mahsulü yazısıyla Şarkdemir kavramın çerçevesini çizdi, tarihsel sürecine ışık tuttu.
Enis Akın bu bağı doğrudan dil üzerinden okudu. Türkçe üzerinden millet bağının dil boyutuna yoğunlaşan yazısında, “Burası Türkçe!” demekle elde edilen, edilecek olan bağın sağlamlığına ve samimiyetine dikkat çekti.
Murat Üstübal, sanal âlemde oluşan yeni bir millet üzerinden yazdı yazısını. Çağın ruhunu gözeterek yazılan “e-Millet” yazısıyla bu dosyanın çok önemli bir boyutunu ortaya koydu.
Evren Kuçlu, “Şiir Milletin İcabına Bakar” diyerek “milletsiz” şiirin şiir kalitesini tartıştı.
Hakan Şarkdemir “Süleymaniye’nin İki Şairi” başlıklı ikinci yazısında, Mehmet Âkif’in, “Süleymaniye Kürsüsünde” adlı şiiriyle Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” adlı şiirini karşılaştırdı.
Bu sayımızın şairleri: Serkan Işın, Vural Kaya, Yavuz Altınışık, Emre Öztürk, Evren Kuçlu, Hakan Şarkdemir, Murat Üstübal, Enes Özel, Osman Özbahçe, Berk İybar ve Oğuz Karakaş. Bu sayımızın tek hikâyesi ise Esra Tarakçı’ya ait. Yavuz Altınışık, Enis Akın’ın Kekeme Türk Şiiri, Enes Özel ise, Burak Acar’ın Ateş Akvaryumu adlı kitapları hakkında yazdı. Samed Karagöz, iki usta çizerin, Naci el-Ali ile Hasan Aycın’ın albümlerini tanıttı. Emine Erdoğan, Aybiçe Doğanay ve Serkan Işın’ın, gösteri dünyasına açılan yazılarıyla ve Erman Akçay ise, ascii ustası Tunç Dindaş’la yaptığı mini muhavereyle bize katıldı.
Fasıl, Temaşa, Ara Fasıl ve Kıraathane bölümleriyle, dopdolu olan Karagöz’ün bu sayısını da keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
Eh bizden de bu kadar... Her ne kadar sürç-lisân ettikse aff ola!
Ya Hacıcavcav!
Ne diyosun yahu fayfayfay...
KARAGÖZ